EROL AZAKLI

Yönetim & Strateji Danışmanı

"REKABETİN SİLAHI STRATEJİDİR !"

Erol AZAKLI

İrade olmadan idare olmaz !

Bu sözü, yıllar önce katıldığım bir toplantıda bir holding başkanından duymuş, çarpıcı bulmuştum.Derin anlamını ise zamanla,sorumluluklar arttıkça,bilinç geliştikçe,biraz da kafa yordukça daha iyi idrak edebilmiştim.

 

Bence bu söz,en iyi " hayat parolası" dır.Gerçekten de sağlam irade ortaya koymadan, insanın hem bireysel,hem de yönetsel yaşantısına yön vermesi mümkün değil.Özel hayatta insan,sadece kendini ve yakın çevresini etkileyeceği için,istediği gibi gelişigüzel davranılabilir.Kişisel bir tercihtir.
Yönetim sorumluluğu söz konusu olduğunda ise,iradeye hakim olunması gerekir.Kimsenin gelişigüzel davranma lüksü olamaz, olmamalıdır.Çünkü,yapılanlar ya da yapılmayanlar karar etki alanlarındaki herkesi etkiler.Üst düzey yönetici ise,doğrudan şirketin kaderini tayin eder. Ara kademe yöneticilerinin, üst  iradelerin duruşuna göre davrandığı düşünüldüğünde, tepe yöneticilerin iradesinin belirleyiciliği daha iyi anlaşılır. 


Sonuçta, hangi kademe de olursa olsun, iş ve insan yönetirken maksimum boyutta " öz disiplin,yani irade" şart ! Kendi iradesini aşıp kendinin patronu olmadan, başkalarının patronu olmak,hakkını vererek  iş ve insan yönetmek çok zor.

 

İradenin anlamını genellikle yanlış ve kendimize göre yorumluyoruz.Yetkili olunca,uygun gördüğünü yapmayı ya da istediği gibi davranmayı vs irade sanıyoruz. İşletme disiplinleri her kes için aynı olsa da, farklı yönetim manzaralarına rastlanması, iradeyi kendince yorumlama keyfiyetlerinden kaynaklanıyor.


Bu nedenle,EN ÖNEMLİ YÖNETSEL YETKİNLİK OLAN İRADE'yi iyi anlamakta fayda var;

 

SÖZLÜKLERE GÖRE İRADE;                               
-Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü,
-Davranış ve eylemlerini akla uygun gerçekleştirebilme yeteneği,


PSİKOLOGLARA GÖRE İRADE;
-Anlık veya kısa vadeli tatmin-keyifleri erteleyerek,uzun vadeli hedeflere ulaşabilme gücü,
-İstenmeyen düşünce,duygu ve davranışları yok sayabilme kapasitesi,
-Heyecanlı ve tepkisel bir duygusal sistem yerine soğukkanlı ve bilişsel davranış sistemi barındırabilme becerisi vs..


UZMANLARA GÖRE İRADE;
"İrade Gücü" kitabı yazarı Roy Baumeister, irade gücü hakkında şöyle der;
"Başarılı ve mutlu bir hayatın sırrı.Kişiyi anlık istek ve dürtülerinden dizginleyerek,doğruyu ve uzun vadede kendisi için iyi olanı yapma,zorluklara karşı daha güçlü kılma özelliği.Kişiye,kendine hayır diyebilme gücünü veren güç.Kişi kendine hayır diyemediği takdirde, bir süre sonra istek, dürtü ve alışkanlıklarının esiri haline gelir. İrade gücü zayıf olduğunda, karmaşık kararlar vermekten kaçınılır.Neyin iyi olacağına karar verebilmek için zihinde karmaşık hesaplar yapmak ve doğru olanı yapmak yerine tek bir şeye odaklanılarak,kolay,alışıldık,ucuz vs olan seçimler yapılır" 
"Maksimum İrade" kitabı yazarı Kelly McGonigal ise,hedeflere ulaşmak ve problemlerden uzak durmak için iradenin üç farklı yönü ve gücünü şöyle anlatır;
-Yapmayacağım:alışıldık,kolay ve cazip olana direnme,
-Yapacağım:yapılması gerekeni şeyleri yapma,
-İstiyorum:kişinin uzun dönemli hedef ve arzularının bilincinde olması..


 İRADE GÜCÜ;
-Kişinin kendini bilme kapasitesi,zayıflıkları,alışkanlıkları,istek ve hassasiyetlerinin bilincinde olma  gücüdür,

-Başkalarından önce kendisi ile mücadele edebilme,kendisine söz geçirebilme ve kendini durdurabilme gücüdür,

-Kendini, önce kendine ispat etme,kendini yönetebilme gücüdür,

-Alternatifleri akıl süzgecinden geçirerek, en doğru,kalıcı ve faydalı olanı seçebilme, yanlışlardan da vazgeçebilme gücüdür,

- Kaderci davranmadan,işi şansa bırakmadan,gidişatı öngörebilme, işin sonunu hesap ederek, hayata yön verebilme gücüdür,

-Zorlayıcı iç-dış unsurlara,duygusal ve zihinsel tuzaklara rağmen ,sabırlı,kararlı ve tutarlı  davranabilme gücüdür,

-Acı ve zor bile olsa yılmama, kapasitesini zorlama,rağmen başarabilme gücüdür,

-Karar ve eylemleri duygular,algılar,küçük ve kısa vadeli hesaplara göre değil,akla ,bilgiye ve sağlıklı düşünceye uygun gerçekleştirebilme gücüdür,

-Aldığı kararlara sadık kalarak aynı yönde kararlı gidebilme,bunu alışkanlığa dönüştürebilme gücüdür,

-Kişisel zaaflar,hesaplar,hassasiyetler,hissiyatları işine ve ilişkilerine yansıtmama,kolay kararlardan uzak durma, aklın ve mantığın emrettiklerini yapabilme gücüdür,

-Kararsızlık,tutarsızlık ve istikrarsızlıklardan kendini koruma,KENDİNE GÜVENME VE GÜVENİLİR OLMA GÜCÜDÜR,

-Sorumluluklardan kaçınmama, sıradanlığı kabullenmeme ,uyduruk gerekçelere sığınmama,bu yolda kararlı ve dirençli durabilme gücüdür,

-Doğruyu söyleyenlere tahammül edebilme, daha büyük düşünüp davranabilme,daha yüksek kaldırma ve taşıma kapasitesine sahip olabilme gücüdür,

-Kendini ve başkalarını kandırmama,gerçeklerle yüzleşebilme,gerçeklikten ayrılmama gücüdür...

-Stratejik düşünebilme,uzun vadeli amaç ve hedeflere uygun davranabilme gücüdür.. 

 


İRADE GÜCÜ NE DEĞİLDİR ?

Sahip olunan pozisyon gücü ile  "güç bende,ben ne dersem o" vs demek,işine geldiği,ya da istediği gibi davranmak irade gücü değildir.

 

Bu vb tutumlar,kendi egosunu tatmin etme,güç gösterisinde bulunma,kendini başkalarına ispatlama,keyfi davranma, küçük düşünme,kişisel çıkar hesapları yapma,konumu kollama,hazımsızlık,kişisel hesaplaşma vs gibi çeşitli kişisel amaçlar içeren, sadece kişisel ihtiyaçları doyurmaya yarayan davranışlardır.

 

Gerekçesi iş olarak gösterilse bile, ki genelde öyledir,işe değil,kişilere tatmin sağlar.
Bunların hiç biri iradeli değil,tam tersi,iradesiz davranışlardır.

 

Sağlam irade;karar alırken,hissi,subjektif ve görece tutumlardan sıyrılabilmeyi,objektif kararlar alabilmeyi,geleceği düşünerek davranmayı emreder. 
Mevlana'nın dediği gibi ;"Aslan gibi kükremeyi değil,işin akıbetini görebilmeyi" gerektirir.

 

Hem kişilere, hem de kurumlara ağır bedeller ödeten, işte bu pozisyon gücüne dayanarak,işine geleni yapmayı irade gücü sanmaktır. 

 

Çoğu işletmeler,kurumlar, gerçek irade gücü ortaya koymadan,pozisyondan alınan güç ve kişisel tercihlerle idare ediliyor.Bu keyfiyetlerin yarattığı zafiyetlerle uğraşmaktan da kafayı kaldıramıyor.İş ve insan döngüsünde sayısız hassasiyetler ve kırılma noktaları oluşuyor.İnsanları,iradenin inandırıcılığı etrafında gönüllü toplayamayınca,zorunlu toplamak gerekiyor.Bir yanda dağılan parçaların paçasını toplama,diğer yanda baskılayarak bir arada tutma çabaları artıyor.Karar alıcılar ise,gereğinden fazla problemle boğuşarak bu konforun bedelini ödüyor.İşin gelişiminden ziyade, işi ve insanları kontrol altında tutabilmenin derdine düşüyor.Dolayısı ile mevcut konumu korumak öncelikli hale geliyor.İşletmeler ise büyüyüp gelişemezken,bir de bu konforlu ve keyfi kararların bedellerini ödemeye çalışıyor.Çünkü,zafiyetin başladığı yönetim kademelerinden itibaren,aşağı doğru domino etkisi ile, kişiye ve durumlara göre kapsamı da esnetilerek sirayet ediyor.İşe dair kararlardan,işi sahiplenmeye ve insan seçimine kadar her şeye yansıyor.

 

Bu durumlara,özellikle kurumsal standartların yerleşik olmadığı şirketlerin hemen hepsinde değişen oranlarda da olsa çok rastlanıyor.Alt ve orta kademelerde kısmen anlaşılabilir olsa da,yönetim kademeleri yükseldikçe,daha akılcı ve iradeli davranılması gerekirken,tam tersine pozisyon gücü arttıkça, kişisel keyfiyetlerin arttığını görmek şaşırtıcı oluyor.  Bir çok tepe yönetici,taşıdığı yük ve bedellerin ağırlığına göre çok hafif  kalan keyfiyetler ve hassasiyetler yüzünden kendilerini işin ve insanların üstünde konumlandıramıyor.Yukarıdan bakamıyor,tam aksine işleyişin içine düşüyor.Ufku da göremez oluyor.İş döngüsündeki lüzumsuz teferruatları kucağında buluyor. Yaptırması gereken küçük işleri bile kendi yapar hale gelebiliyor.Her şey kontrol altında,işletmede uçan kuştan haberim var diye kendini teselli ediyor.İşletme içine odaklanmaktan,esas lazım olan dışarıda uçan kuşlardan haberi olamıyor.Haberi olsa bile, ya tam olarak idrak edemiyor, ya da işletme içindeki kısır döngüye tutsak olduğu için kımıldayamıyor.

 

İşin en kötü tarafı,aslında kendi tercihleri ile yarattığı, sonra da içinden çıkamadığı bu kuşatılmışlık nedeni ile, var olan aklını ve yeteneklerini de yeterince kullanamıyor.En büyük sermayesi olan, bilgi birikimlerini çok daha büyük faydalara tahvil edemiyor. Potansiyelinin çok daha altında kişisel ve kurumsal fayda ile yetinilmek zorunda kalınıyor.Bakılan noktadan, meseleler çok karmaşık ve çözümsüz görünüyor. Çünkü,işleyişin üstünde değil,göbeğinde bulunulduğu için sıradan konular,insanlar,olaylar vs bile çok hassas ve hayati gibi algılanıyor.Bu durum;"yüksek bir  binanın tepesinden sokaktaki kavgaya bakınca hissedilenle,aynı kavgaya sokaktan bakınca kendini kavganın içinde yaşantılama" farkına benzer.Hal böyle olunca,işletmeye dair büyük ve köklü kararlar alınamıyor.Cesaret ve enerji de kalmıyor.Kaderci bir kabullenme veya çaresizlik sarmalında vaziyet idare ediliyor.Halbuki mesele basit;kendi iradesini aşmak,kendini hem kendinin, hemde işleyişin üstünde konumlandırmak.İçeriden dışarıya doğru değil,dışarıdan içeriye doğru uzaktan bakmak. Çevresel etkileşimlerden,zihinsel ve duygusal tuzaklardan kurtulmak.Stratejik düşünmek,objektif ,akılcı davranmak.Ama maalesef, insanların alışkanlıklarından vazgeçebilmesi söylendiği gibi kolay olmuyor, Çünkü,o da kararlı irade istiyor..

 

Bu vesile ile,gerek profesyonel yaşantım,gerekse yönetim danışmanlığım döneminde,bire bir aynı olmasa da benzer versiyonlarda, çok potansiyel  işletmeler,iş adamları ve tepe yöneticiler gördüğümü söyleyebilirim.Kendi potansiyelini ve iradesinin gücünü yok sayan,kullanmayan ya da kullanamayan.Sanki kendi yolunda kendine engel gibi duran.Yazarken,aklıma gelenlerden bazılarının,hem kendileri ,hem de ülkem adına beni için için isyan ettirdiğini,bazılarının üzdüğünü,bazılarının ise içimi acıttığını belirtmek isterim.Çünkü,en temel de hem ülkemin,hem kurumlarının, hem de insanlarının gereksiz gerekçelerle, var olan gücünü ve potansiyellerini yeterince kullanamamasına,bu nedenle yapabileceğini bile yapamamasına isyanım var. Bu durumu, misyonlarına aykırı buluyorum.Çareyi de,toplumsal geleneğimiz olan duygusallık ve tepkisellik yerine,daha öngörülü,akılcı ve iradeli davranarak, gücünü kullanabilmekte ve potansiyelini ortaya koyabilmekte görüyorum.

 

İDARE NİMETİ,İRADE BEDELİ İSTER !

Hasılı kelam;gereklerini ve bedellerini hesap etmeden herkesin bir şeyleri yönetmeye talip olduğu,yönetenlerin de bildiği veya işine geldiği gibi idare ettiği iş dünyasında, bunlar kimin umurunda bunu bilemem. Ama bildiğim, hangi kademede olursa olsun, başkalarını idareye etmeye kalkan, önce kendi iradesinin sorumluluğuna sahip çıkmalı ki,başkalarının sorumluluğunu alabilsin. İşi, işine geldiği gibi değil, akıbetine uygun şekilde yönetebilsin. Kendi anlayışını değiştirebilsin ki,sorumluluğundaki işleri ve insanları geliştirebilsin.İnsanları geliştirmeden işin gelişmeyeceğini bilebilsin.İş,maaş,pozisyon vs vererek,talimat veya tehdit yağdırarak ,ya da gönül çelenlik yaparak,sadece pozisyon gücünü kullanarak ne işin, ne de insanların gelişmeyeceğini  anlayabilsin. Kendine ve iradesine güvensin ki,başkalarına da güvenebilsin ve güven verebilsin.Kendi aklını ve yeteneklerini iyi kullanabilsin ki,başkalarının yeteneklerini de açığa çıkartabilsin. Eldeki kuşlar yerine, daldaki kuşları bakabilsin.Bilgili,bilinçli ve dirayetli davransın ki,faydalı ve başarılı olabilsin."Nimetleri alalım,külfetleri kalsın" kolaycılığına kaçmasın..

 

İdrak edebilenler için İrade gücü;en zor ve karmaşık durumlarda bile,sağlıklı çözümler sunan bir rehberdir.


Ama önceliği, kendi alışkanlıkları,zaafları veya hesapları, kıblesi ise çeşitli kişiler,konumlar veya durumlar olanlar için ,iradeli ve ilkeli davranmak anlamsız olabilir !
Hem de daha kolay ve kestirme seçenekler varken !!

 

EN İYİSİ KARARI SİZ VERİN, İrade olmadan iyi idare olabilir mi?
"KENDİNİ YÖNETEN DÜNYAYI YÖNETİR-SOKRATES"
EROL AZAKLI    (azaklierol@gmail.com)

E-bülten listemize kaydolarak en son yazılarımızdan haberdar olabilirsiniz.

Bizi Takip Edin
İletişim
Yenişehir Mah. Kurtköy/Pendik/İSTANBUL

+90 532 277 6087

info@erolazakli.com
Copyright © 2024 Erol AZAKLI Yönetim & Strateji Danışmanı | Tüm hakları saklıdır.